huzur arıyorsan işte sana fırsat - KIYAMET GÜNÜ
 
Konularımız
Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretçi defteri
Anket
Forum
Top liste
Galeri
İlahi Klip İzle
İslamiyet
40 Hadis
4 halife
Hanbeli Meshebi
Şafi Mezhebi
Henefi Mezhebi
Esma-ül Hüsna
Dini Yazılar
Tarikatlar
YASİN SURESİ
NAMAZIN ÖNEMİ
NAMAZ KILINIŞI RESİMLİ
KIYAMET GÜNÜ
Fitre, Kaza Ve Keffaret Nedir?
Ramazan Ayı
Bayram Namazı
BEYAZIT'I BESTAMİ HAZRETLERİNİN HAYATI
VEDA HUTBESİ
Muflis Kimdir?
Zulüm ve Cimrilik
Reklam ve Bannerim
   

Reklamlarınız için foruma yada GanGsta_Rap_Mm@hotmail adresine mail atabilirsiniz veya iletişimden bizlere ulaşabilirsiniz saygılarımızla iyi çalışmalar dileriz.
 

Kıyamet Günü Yaklaşarak Gelmektedir

Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. (Hac Suresi, 7)

Ölüm gitgide yaklaşıyor. İster genç olun ister yaşlı, geçen her gün, hatta her dakika ölüme biraz daha yaklaşıyorsunuz. Zamana karşı koyamıyor ve ölümün yaklaşmasına bir türlü engel olamıyorsunuz. Almakta olduğunuz önlemlerin hiçbiri sizi ve çevrenizdekileri "geçici" olmaktan alıkoyamıyor. Dünyadaki herşey gibi siz de yaşamınızı sona erdirecek güne doğru ilerliyorsunuz.

Ancak dünyada ölümlü olan yalnız insan değildir. Diğer tüm canlılar, yeryüzü, hatta tüm evren de ölümlüdür, yok olacakları bir gün belirlenmiştir. İşte o gün "son gün"dür. O günden sonra dünya hayatı son bulacaktır. Yokoluşgünü yalnızca dehşetin yaşandığı, boyutları hiçbir insanın tasavvur edemeyeceği kadar korkunç, aynı zamanda görkemli bir "son gün" olacaktır. Yeryüzündeki herşey yerle bir olacak, yıldızlar silinip dökülecek, güneşkörelecektir. O vakte kadar dünya üzerinde yaşamışolan tüm insanlar biraraya toplanacaklar ve bu güne şahit olacaklardır. Bu "son gün" inkarcılar için zorlu bir gündür ve kuşkusuz bu günün sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'tır.

Kıyamet yaklaşarak gelmektedir. İnsanların çoğunun inancının aksine, kıyamet hiç de uzak değildir. O gün dünya ile birlikte, dünyaya ait olan herşey de yok olacaktır. Hırslar, istekler, kızgınlıklar, beklentiler, şehvet, düşmanlık ve zevkler sona erecektir. Geleceğe yönelik planların bir anlamı kalmayacaktır. Allah'a döndürüleceğini unutan herkes için, o çok sevdiği, sonsuz hayata tercih ettiği dünyanın, tüm o aldatıcı zenginlikleri, güzellikleri ve meşguliyetleriyle sona erdiği gün gelmiştir. İşte o gün, insanlar Allah'ın varlığına kesin bir biçimde şahit olacak, unutmaya çalıştığı ölüm günü ile karşı karşıya kalacaklardır. Artık Allah'ı ve ahiret yaşamını unutarak geçirdiği bu kısa ömür sona ermiştir ve yeni bir başlangıç kendisini beklemektedir. Bu başlangıç, asla son bulmayacak ve asla inkarcılara mutluluk getirmeyecektir. Bu sonsuz yaşamın ilk anından itibaren azap öylesine şiddetlidir ki, bunu yaşayanlar, azabın yerine "ölümü" ve "yokoluşu" isteyeceklerdir. Bu hayatın başlangıcı kıyamet saatidir. Ve kuşkusuz "kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir".

Dünya Hayatı Geçicidir ve Ölüm Kesin Bir Gerçektir

Çocukluğunuzun ilk günlerinden itibaren geleceğinize ilişkin belirli bir hedefe yönelir veya başkaları tarafından yönlendirilirsiniz. Muhtemelen şunlarla karşılaşırsınız: Yaşınız ilerlediğinde artık bir aileniz ve işiniz olmuştur. Daha çok para kazanmak ve daha rahat yaşamak için çaba gösterirsiniz, çocuklarınızı yetiştirir, onların ileride sizden daha iyi bir hayat sürmelerini istersiniz. Haftada bir aile toplantılarına katılır, tatil yapar, işe gider, geri kalan vaktinizi de evde geçirirsiniz. Birkaç aksaklık dışında yaşamınızdaki herşey muntazam devam eder, genelde çok olağanüstü durumlarla da karşılaşmazsınız.

Yaşamınızdaki herşey sanki daha önceden belirlenmişgibidir, çevrenizdeki insanların yaşamları da birbirleriyle çok büyük benzerlikler gösterir. Bu benzer senaryolara göre yaşamak için çalışmalı, soyunuzu devam ettirmek için de aile kurmalısınız. Bu düşünceye göre zaten "iyi bir aile ve iyi bir iş" dışında yaşamın başka ne amacı olabilir ki! Bunlar sağlandıktan sonra mutlu bir yaşam hayal edersiniz. Böylece herşey tozpembe olacak ve yaşamın geri kalan kısmını huzurlu geçireceksinizdir.

Oysa siz bunları düşünürken, bedeninizde ve çevrenizde önemli birtakım değişiklikler olmaktadır. Vücudunuzda farklı işlevlere sahip pek çok hücre görevini tamamlayıp ölmekte ve yaşınız ilerledikçe bunların yenilenmesi daha da yavaşlamaktadır. Bedeniniz yaşlanmakta ve bu yönde sürekli belirtiler, hastalıklar, eksiklikler ortaya çıkmaktadır. Zaman sürekli ilerlemekte ve geri dönüşün imkansızlığı gün geçtikçe daha da açık bir şekilde kendini göstermektedir. Ve siz huzurlu ve rahat geçirmeyi planladığınız "geri kalan ömrünüzde" gitgide ölüme doğru yaklaştığınızın farkındasınızdır. İşte bu nedenle dünya hayatı size beklediğiniz rahatlığı ve huzuru gerçek anlamda asla vermez. O ana kadar sizi pek çok açıdan tatmin ettiğini düşündüğünüz bu yaşamın bir sonu vardır. İşte bu sonun ardından asıl gerçeklerle yüzyüze gelinecektir. O halde dünya hayatında hedeflediğiniz hiçbir şey sizin gerçek amacınız olmamalı. Çünkü dünya hayatı yalnızca geçici bir imtihan yeridir. Kimin güzel davranışlarda bulunduğunun sınandığı yerdir. Allah, bize bu önemli gerçeği şöyle bildirmektedir:

O, amel (davranışve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)

Yaşamın gerçek amacı "iyi bir aile ve iyi bir iş" değildir. Herkesin tek bir yaratılışamacı vardır: Allah'a kul olmak. Dünyada elde edilmişmal, eş, çocuk, mevki, itibar gibi kazançların hepsi yaşam boyunca büyük bir tutkuyla bağlanılan değerlerdir. Fakat ölümün ilk anından itibaren bu dünyevi kazançlar bir anda tüm değerlerini ve önemlerini yitirirler. Bu herkesin bildiği ama düşünmekten kaçındığı bir gerçektir. Dolayısıyla asıl amaç bu olmamalıdır. O zaman gerçek amacın ve kazancın ne olduğunu çok iyi düşünmek, kavramak gerekir. İşte yaratılmanın asıl amacını Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)

Ancak Allah'a kulluk görevinin tam olarak yerine getirilmesiyle ölümden sonra başlayacak olan ahiret hayatı için güzel bir beklenti söz konusu olabilir. İnsanların büyük bir kesiminin sahip olduğu çarpık bir beklenti vardır. Çoğu insan bu ihtimale inanarak kendini rahatlatmaya çalışır. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Eğer bir insanın ahirete, ölümden sonraki yaşama yönelik bir beklentisi yoksa, o zaman da geriye tek bir ihtimal kalır: Ölümle birlikte sonsuza dek yok olmak! Bu ihtimal ise diğerlerine göre çok daha ürkütücüdür. Allah'a kulluk etmeyi reddeden insanlar bu olasılıktan korktukları ve unutmak istedikleri için kendilerince çeşitli yöntemler geliştirirler. Bu yöntemler ise genelde hep aynıdır: Ölüm konuşulmaz, tartışılmaz, hatırlatılmaz. Halbuki ölüm, yaşanılacağı kesin olan bir gerçektir, ama sanki "yokmuş" gibi davranılır. Toplumun büyük bir kesiminin bu mantığa sahip olması insanda bir rahatlamaya sebep olabilir. Oysa kendisi gibi diğer insanlar da aldanmaktadırlar. İnsanlar ölümü, kıyamet gününü ve ahireti bilmekte ama düşünmemektedirler. Dünya hayatıyla tatmin bulmakta, daha doğrusu tatmin bulmayı istemektedirler. Oysa Allah Kuran'da insanların kaçmakta oldukları ölüm gerçeğiyle mutlaka karşılaşacaklarını bildirmektedir. Ayette şöyle buyrulur:

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi,

Ölüm yalnızca insanlara mahsus değildir. Geçici olan dünya hayatında, insan gibi "herşey" ölümlüdür. Allah bize, tüm kainatın, içindeki canlılarla birlikte yok olacağı bir günün varlığını, yani "kıyamet gününü" bildirmiştir. Kıyamet günü, imtihanın son bulduğu, nihai gündür. O günün gelişini, yeryüzündeki her insan pek çok belirti ile anlayacak ve kainatın ölümüyle sonuçlanacak olaylar gerçekten de tüyler ürpertici olacaktır. Ve en nihayet dünyadaki tüm insanlar, kıyametin gerçekleştiği gün, kendilerini bekleyen "yeniden dirilişi" kavrayacaktır. Böyle bir günle karşılaşmayı ummayanlar, karşılarındaki bu apaçık gerçeği reddedemeyecekler ve Allah'ın emrine "isteseler de istemeseler de" boyun eğeceklerdir. Allah, tüm evren için büyük bir son hazırlamıştır. İnsanların çoğu her ne kadar inkar etmeye çalışsa da, kıyamet saati belirlenmişbir vakitte kendilerini beklemektedir.

Kıyamet Günü Kesin Olan Bir Gerçektir

Daha önce bahsettiğimiz gibi dünyanın geçici değerlerine sahip olmayı kendisi için yeterli gören insanlar, gerçeklerden çeşitli yöntemlerle kaçarlar. Ölüm tüm gerçekliği ile yanı başlarında iken bunu gözardı eder, yeniden dirilecekleri günü de unutmaya çalışırlar. Bunları düşünmemek kendilerince bir kaçışyöntemidir. Böylelikle insanlar Allah'a olan yükümlülüklerini akıllarına getirmeyerek, yalnızca kendi tutkularına göre yaşayabileceklerini zannederler. Oysa kıyamet günü kesin bir gerçektir. Bu gerçek Kuran'la bildirilmiştir.

Aynı zamanda Kuran'da kıyamet gününde gerçekleşecek olan olayların tasvirleri de yapılmıştır. Oldukça detaylı anlatılan kıyamet vaktinde, yeryüzünde ve tüm kainatta olacaklar, bunun yanı sıra insanların ruh hali, tüm benliklerine hakim olacak büyük şaşkınlık, korku ve panik açık bir şekilde anlatılmaktadır. Kuşkusuz, evren kusursuz olarak yoktan var edildiği gibi, yine kusursuz ve olağanüstü görkemli bir kapanışla sona erecektir. Gezegenler yörüngelerini bulamayacak, dağlar yerlerinden oynayacaklardır. Daha önce herşeyin tesadüf olabileceği bahanesi ile Allah'ı inkar edenler, tüm dengeleri altüst eden bu muazzam olaylar karşısında tesadüflerin değil, yalnızca Allah'ın hükmünün geçerli olduğunu anlayacaklardır. Allah kıyamet anında gerçekleşecek olaylarla ilgili olarak Kuran'da şöyle haber vermektedir:

De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (Enam Suresi, 12)

Artık Sura tek bir üfürülüşle üfürüleceği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş(gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 13-15)

Kıyamet Günü BelirlenmişBir Vakittir

Zaman ilerledikçe, kıyametin vuku bulacağı ana doğru hızla yaklaşıyoruz. İnsanların büyük bir çoğunluğu kıyamet vaktini kendilerinden çok sonraki nesillerin karşılaşacakları bir olay olarak düşünmektedirler. Burada şu gerçeği hatırlatmakta yarar vardır. Kuşkusuz bizlerden önceki nesiller de aynı düşünce ile hareket etmişler ve "uzak gelecekteki" bu olayı düşünmemişlerdir bile. Oysa dünya üzerinde, ilk insanın yaratılışından itibaren yaşamışolan her kişi, kıyamet günü gerçekleşen olaylara şahit olacak, Allah'ın huzurunda toplanacak ve hiç kimse için de bir kaçışmümkün olmayacaktır. Üstelik bu günün, siz günlük yaşamınıza devam ederken, gelecek için planlar yaparken olmayacağına dair bir garanti de yoktur. Kesin olarak gerçekleşecek olan kıyametin vaktini sadece Allah bilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?" O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) (Cin Suresi, 25-26)

Allah, büyük bir düzen içinde yarattığı yaşamı, bilemediğimiz bir vakitte tüm düzeniyle birlikte sona erdirecektir. Bu kapanıştan şüphe etmeyi veya buna inanmamayı insanların büyük bir çoğunluğu makul karşılıyor ve bu nedenle inkarı tercih ediyor olabilirler. Ancak tarifi yapılan bu son gün, inkarcılar için oldukça zorlu, ürkütücü bir gün olacaktır. Bu nedenle inanmayarak olacakları beklemek yerine, varlığından şüphe duymadan kıyamet gününe iman etmek, insanı kendisi için çok daha olumlu ve kazançlı bir sonuca götürecektir. Zira dünyada harcadığı çabaların "boşbir çaba" olduğunu kıyamet saati ile anlayan bir insanın pişmanlığı, tarifi oldukça zor, çok şiddetli bir pişmanlıktır. Bir ayette Allah şöyle buyurur:

Ancak o, 'herşeyi batırıp gömen büyük-felaket' (kıyamet) geldiği zaman. O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. (Nazi'at Suresi, 34-35)

 
Bugün 10 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!

   
   
 
   
  Ana Sayfa
 
GÖNÜL BAHÇESİ




بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 
الحمد لله رب العلمين

Allah'a hamd etmekle başlamayan her hayırlı işin bereketi güdüktür." H.Ş


 
 
Mutluluğun formulü 40 ayette gizli...



İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran.

Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.

Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.

Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.

Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.

Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek
arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.

Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.

Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.

Vakıa : Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.

Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.

Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.

İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.

Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma.
Söyleyeceklerini iyi tart.

Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.

Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.

Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.

Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.

Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla.

Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.

Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.

Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.

Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.

Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil.

Saff 2: Yalandan uzak dur.

Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme.

Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.

Al-i İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.

En'am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.

En'am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.

Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.

Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.

İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.

İsra 23: Anne ve babana 'off' bile deme.

Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.

Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını kabul et.

Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.

Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.

Necm 3: İnanma duygunu diri tut.

Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme.

 

 
 
 


Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. (Nur-31)





ip-numaram.com IP adresi

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol